Fibromiyalji sendromu; etiyolojisi tam olarak bilinmeyen, hassas noktaların varlığı, yaygın ağrı ve kaslarda hassasiyet, yorgunluk ile karakterize kas-iskelet sisteminin kronik ağrılı bir durumudur. Wilke’nin yorumuna göre, hastalığın tarihi insanoğlunun tarihi kadar eskidir. Fibromiyalji, fizik muayenede ve laboratuvar tetkiklerinde nesnel bulguların saptanmayışı nedeni ile uzun yıllar bir hastalık olarak kabul edilmemiş, daha sonra hastalığa eşlik eden bazı duygudurum bozuklukları ve uyku bozukluklarının varlığı nedeni ile psikolojik bir hastalık olarak düşünülmüştür. Ayrı bir hastalık olarak tanımlanmasından ve 1990 yılında Amerikan Romatizma Derneği tarafından sınıflama kriterleri yayımlandıktan sonra bile, gerçek bir hastalık olarak kabul görmesi zaman almıştır. Fibromiyalji sendromu, son yıllarda, özellikle nörofizyoloji alanındaki etiyolojiye yönelik çalışmalar sonucunda, bir santral sensitivite sendromu olarak da sınıflandırılmakta, ağrının regülasyonunda bozukluk olduğu kabul edilmektedir. Hastalarda ağrının yanı sıra, yaygın allodini ve hiperaljezi varlığı fibromiyaljiyi kas-iskelet sisteminin diğer kronik ağrılı durumlarından ayırır. Ağrıya eşlik eden ve sık görülen diğer özellikler yorgunluk, uyku bozukluğu, tutukluk, paresteziler, baş ağrısı, Raynaud benzeri belirtiler, depresyon ve kaygı bozukluğudur. Fibromiyalji sendromunun; kronik yorgunluk sendromu, huzursuz barsak sendromu, kronik pelvik ağrı sendromu/primer dismenore, temporomandibüler eklem ağrısı, huzursuz bacak sendromu, çoklu kimyasal hassasiyet ve interstisyel sistit gibi diğer santral sensitivite sendromları ile örtüşen ortak özellikleri de vardır. Ayrıca hipotiroidi, depresyon, sistemik lupus eritematozus, bazı malignansiler gibi durumlarda fibromiyaljiyi taklit eder bulgular olduğu gibi, fibromiyalji romatoid artrit benzeri inflamatuar bazı hastalıklara da eşlik edebileceği için ayırıcı tanıda dikkatli olmak gerekir. Hastalığın klinik bulgularının ve etiyopatogenezinin net olmaması tanı ve tedavide zorluklar getirmekte, tedavinin sonuçları hem hastada hem de hekimde hayal kırıklığı yaratabilmektedir. Bir yandan kas ve bağ dokusu ile ilgili sıkıntılar çözülmeye çalışılırken, bir yandan psikolojik semptomların tedavi edilmesi, diğer yandan kronik ağrılı durumla başa çıkma, bilişsel-davranışsal tedavi yöntemlerinin tartışılıyor olması fibromiyalji sendromu için tek bir tedavinin olmadığının en iyi kanıtıdır.
Fibromiyalji, Klinik özellikler, Patofizyoloji, Tedavi